29 Kasım 2019 Cuma

Güneş ışığı cilt kanserine neden olur mu?

Dermatoloji Uzmanı Dr. Yeliz Karakoca, yazın güneş ışığına dikkat çekerek güneş ışığının deri kanserine neden olabileceğini söyledi. Dr. Karakoca, güneş lekeleri hakkında açıklamalarda bulundu.

Özellikle tatille özdeşleşen yaz aylarında, tatilcilerin en sevdiği aktivitelerden güneşlenme, tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Medicana Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Yeliz Karakoca, yaz aylarında oluşan güneş lekeleri hakkında önemli bilgiler verdi.

"Deri kanserlerine zemin hazır, göz harabiyeti yapar"


Güneş ışığının zararlarına dikkat çeken Dr. Yeliz Karakoca, "Cildimizin normalden önce yaşlanmasının da en önemli nedeni olan güneş ışığı, son yıllarda sık tatile gitme ve solaryuma girme gibi değişen sosyal eğilimlerle birlikte uzun süreli ve tekrarlayan temasın etkisiyle deri kanserlerine daha sık karşılaşmamıza yol açmaktadır. Bu artışın bir diğer nedeni de ozon tabakasının incelmesiyle dünya yüzeyine ulaşabilen zararlı güneş ışınlarının artmasıdır. Aşırı güneş ışığına maruz kalmanın olası sonuçları; cilt lekeleri (çiller, solar lentigo, melazma) olabilir. Güneş yanıkları gelişebilir. Deriniz normalden erken yaşlanabilir. Deride kuruma, kalınlaşma, sarı, opak-mat bir görünüm ve damarlanma meydana gelir. İnce kırışıklık ve çizgilenmeler artar. Deriye ait bağışıklık sistemi zayıflar (hücresel immüniteyi baskılar).

Deri kanserlerine zemin hazırlanır. Göz harabiyeti yapar. Güneş cilt lekelerinin oluşumunda en önemli etkendir. Derinin üst yani epidermis kısmında çil, solar lentigo ya da daha alt dermis kısımlarında melazma olarak tanımlanan farklı çeşitlerde güneş lekeleri oluşabiliyor. Yüzde oluşan kahverengi geniş lekeleri (melazma), genellikle 30'lu yaşlardan sonra buğday ve esmer tenlilerde görülmekte, güneşin deride yılların biriktirdiği etkiyle ortaya çıkan ve lentigo olarak adlandırılan lekeler ise 40'lı yaşlardan sonra ortaya çıkmaktadır" şeklinde konuştu.

"Melazma, kadınlarda daha sık görülür"


Melazmanın, güneşe maruz kalan bölgelerde, özellikle yüzde ortaya çıkan ve deride renk koyulaşmasıyla seyreden bir cilt sorunu olduğunu aktaran Dr. Karakoca, "Melazma daha çok kadınları, buğday ve esmer tenli kişileri etkilenmektedir. Yeni başlayan lekelerde daha iyi yanıt alınabildiği gibi lekenin oluşma süresi uzadıkça tedavi de o ölçüde zorlaşıyor. Tedavinin sonucuna etki eden bir diğer unsur ise lekenin derinliği oluyor. Yüzeysel lekeler tedavilerle kolayca yok olurken derin lekeler ısrarla kalabiliyor. Bununla birlikte cildin tipi de tedavi açısından zorlayıcı olabildiği için ten rengi çok koyu, cildi hassas veya kızarık yapıda olanlarda dikkatli olunması gerekiyor.

Lentigo, her iki cins eşit oranda etkilenirken genel olarak 40 yaş sonrası görülür. Hem daha koyu renkli hem de boyutlarının daha büyük olması, güneş lekesini çilden ayıran özellikler olarak sıralanıyor. Lentigolar, her mevsim deride kalıcı olmakla birlikte güneşe maruziyet nedeniyle yaz aylarında renginde koyulaşma gözleniyor. Lekeler özellikle açık tenli kişilerde güneşe maruz kalan el sırtı, yüz, omuz, sırt ve göğüs ön yüzü gibi cilt bölgelerinde ortaya çıkmaktadır. Cildin güneş ışığına aşırı renk üreterek tepki vermesi sonucu ortaya çıkan yüz çilleri en çok alın, yanak, burun üzerinde görülüyor" diye konuştu.

"Düzenli aralıklarla deriyi kontrol ettirmek önemlidir"

Deri kanseri gelişiminde en önemli faktörün güneş ışınlarına aşırı derecede maruz kalmak olduğu uzun yıllardır bilinen bir gerçek olduğunu kaydeden Dr. Karakoca, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Sürekli güneşe maruz kalmak uzun zaman içinde bazal hücreli ve skuamöz hücreli deri kanserlerine yol açarken, aralıklı ama özellikle yanık oluşturacak derecede yoğun güneş ışınına maruziyet 'ben kanseri' olarak bilinen melanom gelişiminden sorumlu tutuluyor.

0-18 yaş arasında güneş ışığından tam olarak korunmuş çocuklarda deri kanserlerinin oranı yüzde 98 azalır. Derideki değişiklikleri fark etmek düzenli aralıklarla deriye bakmakla, vücudu ayda bir kontrol etmekle mümkündür. Altta yatan ne olursa olsun güneş koruyucu kremlerin çok yoğun sürülmesi ve sık sık tekrarlanması gerekmektedir. Yüzde 100 korumanın sağlanamamasından dolayı da güneşlenmemek, şapka ve giysiler gibi fiziksel olarak korunmak gerekmektedir. Tedavide leke açıcı kremler, mezoterapi, PRP, dermapen, karbon peeling, thulium lazer, fraksiyonel lazer, kimyasal peelingler, enzimatik peeling yöntemleri kullanılır".

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameDesert Order (Strateji Oyunu)Bir uçak seç ve bu Oyunu 2 Dakika oynaDesert Order (Strateji Oyunu)Tüm Fiyatları Karşılaştırınİndirimli Kış Lastik Fiyatlarını KaçırmaTüm Fiyatları KarşılaştırınTaboola'danTaboola'dan d7baa381ab364aef847e2299ba1a2130

Trend alarmı: örgü desenli tırnaklar

Tırnak trendleri her geçen gün değişiyor. Kış resmen geldi ve kazaklar giyilmeye başlandığına göre tırnaklarda neden kazak ve örgü desenleri kullanılmasın? Soğuk havalarda içinizi ısıtacak birbirinden güzel tırnak tasarımlarını paylaşıyoruz.














































5eb528579ace4c5bb25272e54905d60f

27 Kasım 2019 Çarşamba

Bir anneye asla söylenmemesi gereken şeyler

Bir anneye ne söylediğinize ekstra dikkat edin! Zira bu sözlerden herhangi birini söylediğinizde tepesi fena halde atabilir.

"Doğumdan sonra kilo vermek zor değil mi?"

Öyle mi?

"Yorgun görünüyorsun."

Neden acaba? Sabahtan akşama kadar oturuyorum aslında.

"Çocuğun bunu yemesine izin mi vereceksin?"

Benim çocuğum, benim kararım!

"İstersen çocuğu ben tutarım." (Bir yabancı)

Kimsin sen?

"Bebek sana hiç benzemiyor."

Ben doğurdum. Ben! Ben!

"Benim çocuğum asla böyle yapmaz."

Aferin ona.

"Başka çocuk düşünmüyor musun? Ne zaman başlıyorsunuz çalışmaya?"

Başlarken hepinizi arayacağız.

"Neden ağlıyor? Bir sorunu mu var acaba? Hasta falan mı? En son ne zaman emzirdin?"

Evet, ona çok kötü bakıyorum. Yemek vermiyorum. Hasta ettim.

"Sen de küçük çocukla bir yere çıkamazsın."

Büyüyene kadar bu evden dışarı adım atmayacağım.

"Bu benim çocuğum olsa ..."

Ne biliyor musun? Bu senin çocuğun değil!PembeNar Özel

95aaeb21a6164509be18baf437c1eaf0

Siz ve bebeğiniz için 10 ‘Hoş Geldin Bebek’ tavsiyesi!

Klinik Psikolog Fazilet Seyitoğlu yazısında yeni doğum yapan anneler için çok önemli 10 'Hoş Geldin Bebek' tavsiyesini sıraladı.

d49688c15f2041cca463f57892d25033

Cinsel gücünüzü doğal yollarla arttırmaya ne dersiniz?

Cinsel gücü artıran doğal çözümler denemek ister misiniz? Cinsel gücü artıran ilaçlar kullanmak istemiyorsanız cinsel güç artırıcı doğal yöntemler de pekala mümkün. Cinsel gücü artırmak için mutlaka ilaç almanıza gerek yok. Cinsel gücü artıran ilaçların etkisini oluşturan gıdalar sizin için yazımızda…

İnsanoğlu yaradılışı gereği üreme güdüsüne sahip varlıklardır. Cinsel yaşam her zaman istenildiği ya da beklenildiği düzeyde olmayabilir. Bu durumlarda ise bazı cinsel gücü artıran ilaçlar önerilir.Ancak gerek sağlık durumu gerekse yaş durumu bu ilaçları kullanmaya müsait olmayabilir. Tüm bu şartlar müsait olsa bile kişi cinsel gücü artıran ilaçlar kullanmak istemeyebilir. Her şeyin öncelikli çözümü doğallıktır. Doğal yöntemler kullanarak cinsel gücü artırmaya ne dersiniz? Hayat kurtarıcı cinsel gücü artıran gıdalar şu şekilde sıralanır…Cinsel gücü artıran yiyecekler


1- Avokado

Cinsel gücü artıran yiyecekler listesinde ilk sırada yer alan; avokado, diğer adıyla aşk meyvesi…  Kendileri cinsel yaşam için mükemmel bir yiyecektir.  Yüksek oranda potasyum ve C vitamini içerir, içerisinde bulunan potasyum ile afrodizyak etki yaratarak cinsel isteği artırıyor. Uzmanlar avokadonun sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini özellikle vurguluyor. Avokadoyu tek başına, salatalarda ya da omletin içinde peynir niyetine tüketebilirsiniz.

2- Muz

Muz; hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel isteği artırırken, erkeklerdeki cinsel gücü artırma etkisinin kadınlardaki isteğe oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Cinsel gücü artıran muz, zengin potasyum ve B vitamini içerir. Cinsel hayata ne iyi gelir diyorsanız süt, bal ve muz karışımından hazırladığınız bir milkshake tam size göre…

3- Neden ''bal''ayı?

Bal, üremenin sembolüdür. Bu sebepten yeni evlenen çiftlerin birlikte vakit geçirdiği ilk zaman dilimine balayı denir. Cinsel gücü artıran ilaç arıyorsanız size sunabileceğimiz en güzel çözüm bal tüketmeniz.

4- İncir

Cinsel isteği artıran güçlü besin kaynağından bir diğeri ise incirdir. İncir, E ve B vitaminleri yönünden zengin aynı zamanda afrodizyak etkisine sahiptir. Özellikle erkeklerin cinsel gücünü artıran çok güçlü bir afrodizyak olan incir; asırlardır cinselliği ve seksi sembol etmesiyle de sanıyoruz ki dikkatinizi çekecektir.

5- Çam fıstığı

Cinsel isteği artıran bir diğer afrodizyak etkiye sahip gıda ise çam fıstığıdır. Kadınlarda Çam fıstığı; içeriğinde bulunan zengin çinko sayesinde hem enerji verir hem de seks hormonu olan testosteron üretimini sürdürmeyi sağlar. Cinsel gücü artıran çam fıstığını çok tüketmemekte fayda var. Cinsel isteği artırmak isterken kilo almanızı istemeyiz…

6- Roka

Cinsel güç artırmada Antik Yunan ve Ege kıyılarında ün yapmış bir diğer afrodizyak isim ise rokadır. Roka çok eski çağlardan bu yana bilinen ve uygulanan, Ege kıyılarındaki inanışa göre cinsel isteği en yükseğe taşıyan ve bu özelliği ile diğer yeşil sebzelerden ayrışan bir besindir. Siz de tarihin derinliklerinden gelen bu cinsel gücü artırma yöntemini deneyerek cinsel yaşamınıza sağlıklı bir heyecan katabilirsiniz. Belki siz de bir gün tarihin derinliklerinde anılırsınız…

7- İstiridye

Omega 3 yağı deposu olan istiridye; kalp krizine ve bağırsak kanserine karşı koruyucu özelliğinin yanı sıra diğer tüm deniz canlıları gibi güçlü bir afrodizyaktır. İstiridye tüm bu özelliklerinin yanı sıra içindeki demir sayesinde sperm sayısını ve seks gücünü artırır.

05b992b6012645b0abdda35b1b4f7f0d

Erkeklerde ve kadınlarda depresyon yatkınlığı

Uzman Psikolog Naciye Tokaç, üzüntü, boşluk hissi, önceki zevk aldığı etkinliklerden zevk alamama, kilo kaybı ya da kilo artışı, uykusuzluk ya da aşırı uyuma, yorgunluk, bitkinlik ve intihar fikirleri ile kendisini gösteren depresyonun cinsiyete göre nasıl bir değişim gösterdiği konusunda değerlendirmelerde bulundu.


Tokaç, "Diğer birçok psikolojik sorunlarda olduğu gibi her ki cinsiyet de depresyonu yaşamaktadır. Ancak gerek risk faktörleri, gerek depresyonu yaşama biçimi ve tedaviye başvurma açısından kadın ve erkekler farklılık göstermektedir.

Yapılan çoğu araştırmaya göre neredeyse tüm toplumlarda kadınlar erkeklere göre depresyona daha fazla yakalanmaktadır. Bu durumun birçok nedeni olmakla birlikte araştırmaların sonuçlarını etkileyen birçok etken de vardır. Erkeklerin depresyon belirtilerini ifade ediş şekilleri, depresyon ile başaçıkma yolları, toplumsal rolleri ve desteğe başvurma sıklıkları düşünülünce bu istatistik verilerin tekrar düşünülmesi gereklidir. Ayrıca erkeklerin depresyona girme nedenleri de kadınlardan farklılık göstermektedir" diye konuştu.

Erkeklerin genellikle işsizlik, güç ve yetki kaybı, önemli hastalıklar, iflas gibi kendileri ve içinde bulundukları toplum tarafından atfedilen özelliklerle ilgili sorunlar sonucunda depresyona girdiklerini ifade eden Aile Çift ve Evlilik Terapisti Psikoterapist Uzman Psikolog Naciye Tokaç, daha sonra şunları kaydetti; "Yani başarılı olmak, yetebilmek, yeterlilik hisleri, güçlülük gibi erkeğe atfedilen alanlarda yaşadığı herhangi bir sorun erkeğin depresyonuna yol açabilir.

Depresyonu ifade etme biçimleri de kadınlara göre oldukça farklıdır. Diğerlerini suçlamak, öfkelenmek, şüphecilik ve tedirginlik, çatışma yaratmak, kontrolün artması, alkol ve sigara kullanımında artış, içe kapanma ve özgüven eksikliği gibi depresyonun genel belirtilerinin dışında daha maskeli ve riskli davranışlar ile ifade ederler. Bu durumda depresyon teşhisinde gecikmeye yol açabilir. Erkeklerin psikolojik desteğe başvurma oranları da kadınlara göre daha düşüktür. Bu durum üzerinde de erkeğe yüklenen toplumsal anlamlar etkili olmaktadır.

Kadınların depresyon belirtileri erkeklerden farklı


Kadınlara gelindiğinde ise erkeklere göre depresyona genetik olarak yatkın olduklarını araştırmalar tam olarak desteklemese de depresyona girme oranı ve sıklığı daha fazladır. Bu durumun nedenlerine baktığımız da ise; kadınların biyolojik yapısı, ruhsal özellikleri, sorunlarıyla başa çıkma yaklaşımları, kişilik özellikleri, toplumsal kimlik ve cinsiyet rollerinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların depresyonla karşılaştıkları gelişimsel birçok dönem vardır. Mesntürasyon öncesi ve sonrası, hamilelik süreci ve ardından postpartum depresyonu, yaş dönümleri, menepoz dönemi kadınların çoğunlukla depresyona yakalandıkları dönemlerdir. Bunların dışındaki faktörler ise erkeklerden biraz farklı olarak duygusal örselenme durumlarıdır. Ayrılık, kayıp, işten çıkarılma, uzun süreli strese maruz kalma, cinsel ve fiziksel istismar, kilo sorunları ve maddi yetersizlikleri sıralayabiliriz.

Kadınların depresyon belirtileri de erkeklerden farklılık göstermektedir. Kendisini suçlamak, mutsuz ve değersiz hissetmek, kaygı ve korku artışı, sınır koymada sorunlar, çatışmadan kaçınmak, moralsizlik, arkadaşlarla konuşmak, aşık olmak, iştah ve uyku sorunları kadınların depresyon belirtileridir. Kadınlar depresyon durumunda desteğe daha fazla başvurmakta; bu durum kadınların kişilik özelliklerinin de göstergesidir. Toplumun kadına yüklediği; daha ince ayrıntılı düşünme yapısı, duygusal kişilik özellikleri, daha duyarlı olmaları yönünde beklentinin yoğunluğu kadının depresyon teşhisini daha normalleştirmektedir.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameDesert Order (Strateji Oyunu)Bir uçak seç ve bu Oyunu 2 Dakika oynaDesert Order (Strateji Oyunu)ABD Göç HizmetleriYeni hayatınızı Amerika'da başlatın!ABD Göç HizmetleriTaboola'danTaboola'dan 4ac9bfaa3b7f4f9998d5c2b48e6a1266

24 Kasım 2019 Pazar

Saç dökülmesinin gizli nedenleri

Kadınlar ve erkeklerin ortak sorunlarından biri de saç dökülmesidir.Bu sorun öz güveni zedeliyor ve aynı zaman da sosyal yaşamı olumsuz etkiliyor. Estetik Hekimi Doktor Jale Şenyurt saç dökülmesinin gizli nedenlerini açıkladı.

Kansızlık:

Özellikle bayanlarda demir eksikliğine bağlı saç dökülmesi sık görülebilen nedenlerden biridir. Beslenme eksikliklerinden kaynaklanan bu sorun  20-50 yaş arası bayanlarda sık görülüyor.

Tiroid Hastalıkları:

Saç dökülmesi tiroid bezi bozukluklarının erken belirtilerinden birisi olabilir.Hastalığın tedavisi sonrası dökülme durur.

Stres:

Gündelik yaşam, geçirilen bazı hastalıklar, yoğun iş ve yaşam temposu akut veya kronik saç kaybına neden olabilir.Bu durum hem erkekler hem de bayanlar için geçerlidir.

Genetik yapı:

Hem bayan  hem erkekler için saç kaybının en önemli faktörü  genetik yapıdır.Erkeklerde, saç dökülmesinden sorumlu tutulduğu için kötü testesteron  DHT (di hidro testesteron ) hormonu etkisiyle saçlar dökülür. Kadınlarda erkeklik hormonları yanı sıra aromataz enzimi de saç dökülmesinden sorumludur.

Saça yanlış şekil vermek:

Saçları çok sıkı olarak örgümek, sıkıca şekil vermek ve gererek arka kısımdan bağlamak, germe kuvvetine bağlı saç köklerini kalıcı hasar verebilirr ve kalıcı saç kaybına neden olabilir.

Saçları sık yıkayıp şampuanlamak:

Saçlarınızı çok ovalamak veya sert şampuanlarla yıkamak iyi değildir.Bu saç derisine zarar verir.

Saçkıran:

Bu tip saç kayıplarında düzgün yüzeyli, para büyüklüğünde veya daha geniş yuvarlak yama biçimi kel alanlar vardır.Çoğunlukla erkeklerde görülür. Nadiren tüm saç ve vücut kıllarında kayıp meydana gelir. Daha çok sinir ve stres sebebiyle oluşan bu vaziyet çocukluk yaşlarında ortaya çıktığında otoimmün kısaca bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklarlarda ilişkili olabilir.

8086d00d1c444a29a6af1d3c45f6e481

Ayak mantarından korunmak için 10 altın kural

Dermatoloji Bölümü'nden Uz. Dr. Lütfiye Çoban, yaz aylarında özellikle kadınlarda rahatsız edici boyutlara ulaşabilen, ayak ve tırnak mantarları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Banyodan sonra ayaklarınızı kurulayın
Mantar, bir küf çeşidinin sebep olduğu bir deri rahatsızlığıdır. Mantarlar özellikle ortak kullanıma açık, ılık ve nemli yerlerde yoğunlaştığından yaz aylarında daha sık görülür. Dış ortamların yanı sıra deri üzerinde spor halinde bulunan mantarlar da uygun üreme şartlarında enfeksiyonlara neden olabilir. Ayakların banyodan sonra ıslak bırakılması, terleme ile nemin ve ısının artması ayak mantar oluşumunu tetikleyen faktörlerdir. Yazın artan havuz aktiviteleri sırasında, ortak kullanıma açık havuzlar,duşlar, ortak kullanılan soyunma odaları ayak mantarlarına zemin hazırlarken, steril olmayan manikür ve pedikür aletlerinin kullanımı da mantar sebebi olabilir.

Tedavi edilmezse tekrarlayabilir
Ayak mantarı kaşıntıyla ilk belirtilerini verir. Mantar eğer tırnakta oluştuysa, tırnak altında oyulma, ufalanma, kalınlaşma, renk değişikliği meydana gelir. Bu tür bir enfeksiyonun mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde ayakta yerleşen mantar, uygun üreme koşullarına sahip olduğunda tekrarlayabilir ya da ikincil enfeksiyonlara neden olabilir.

Tedavinin etkisi ve süresi kişiye göre değişir
Ayakta oluşan mantarlar için krem ve sprey tedavileri uygulanabilir. Tedavi süresi ve yan etkileri tedavinin şekline ve kişiye göre değişiklik gösterir. Öte yandan, dışarıdan sürme ilaçların daha uzun süreli tedavi gerektirmesine karşın, ağız yoluyla alınan ilaçlara göre daha az yan etki gösterdiğinden, tercih sebebi olabilmektedir.

Yazın ayak mantarından korunmak için bunlara dikkat edin!
1.
Ayağınızın terlememesine özen gösterin.
2. Ayaklarınızı her gün yıkayın. Banyo sonrası ayaklarınızı ve parmak aralarını iyice kurulayın.
3. Uzun süreli ve sıkı ayakkabılar giymeyin.
4. Kapalı ayakkabı giymekten kaçının, birkaç çift ayakkabıyı dönüşümlü olarak giyin.
5. Islak zemine çıplak ayak basmayın.
6. Halka açık spor merkezlerinde kendinize özel terliklerinizi kullanın.
7. Kalabalık havuz kullanımında terliksiz dolaşmayın.
8. Steril olduğuna emin olduğunuz yerlerde pedikür yaptırın.
9. Çoraplarınızı her gün değiştirin. Pamuklu ve teri emen çoraplar giymeye özen gösterin.
10. Başkalarının havlu ve ayakkabıları kullanmayın.

839b806b03f84bbe9261d07fd79be629

Sonbaharda takım elbise nasıl giyilir?

Eylül ayının gelmesiyle sonbahar modasını şimdiden sokaklarda hissetmeye başladık. Takım elbise modası sonbahar sezonunda da yerini almış durumda. Ancak sonbaharda takım elbiseyi nasıl giyeceğinizi bilmiyorsanız, bu 4 adımı mutlaka takip edin. İşte sonbaharda takım elbise giymenin 4 yolu...

Oversize kalıplara yer verin

Yaz tatilinin rehavetini üzerinizden atamadıysanız ve konfor alanınızdan çıkmaya hazır değilseniz, oversize kalıpların sizinle birlikte ofise gelmesine izin verin.

Renklerden korkmayın!

Yaz mevsiminden yeni çıksak da Eylül ayı da yarı yaz mevsimi sayılıyor. Bu yüzden renkli takım elbise tercih etmekten korkmayın. Sokak stilinizi yeniden canlı tutabilir ve çalıştığınız ortamın havasını arttırabilirsiniz.

Şortlu takım elbiselere son kez şans verin

Şortlu takım elbiselerinizi son bir kez daha giymek için kendinize hala şans verebilirsiniz.

Desenlerden vazgeçmeyin

Bu sezon büyük-küçük, desenli-desensiz tüm kumaşlar moda olmaya hazırlanıyor. Sonbaharın başlarında da farklı desenleri bir araya getirmekten korkmayın.

e9f60ee166b446e796f8c383ee5194b4

Stella McCartney'den veganlık dersi

Dünyaca ünlü tasarımcı Stella McCartney, veganlık konusunda yeni gelişmelere imza atmak istiyor.

Eda Özdemir - PembeNar Özel

1971 yılında ünlü müzik grubu Beatles'ın üyesi Paul McCartney ve fotoğrafçı Linda McCartney'in kızı olarak İngiltere'de dünyaya gelen Stella McCartney, yeteneği ve kendine has tarzı ile moda dünyasında ismini ispatlayan isimlerden biri.

Tasarım yolculuğuna hayvan hakları savunucusu olan özgür ruhlu annesinden etkilenerek başlayan Stella McCartney, bu ilkesini kendi markası için yaptığı tasarımlarda da sürdürüyor. Modadasürdürülebilir değişimlerin öncüsü olan McCartney, geçtiğimiz ay dünyanın ilk sürdürülebilir biyolojik bazlı yapay kürkünü tasarladı.

Moda endüstrisini yazdığı bir mektup ile eleştiren ve endüstri içi köklü değişimlere gitmek istediğini belirten McCartney, ''Moda endüstrisi okyanusları kirletmede 3. sırada. Hiçbir şey değişmezse, 2050 yılında dünyanın karbon salınımının çeyreğini oluşturacak. Şimdiki yöntem sürdürülebilir bir yöntem değil. Bilim açık ve nettir, her zamanki gibi devam etmek bir seçenek değil'' yorumu ile moda dünyasını sürdürülebilirliğe davet etti.

Genellikle koleksiyonlarında pastel tonları, tek renk parçaları, ipek kumaşları ve fermuar detayları kullanan McCartney, markasının tamamen hayvan ürünlerinden uzak kalmaya çalışan 'vejetaryan' bir marka olduğunu açıkladı.

Hayvan derileri ve kürklerini kullanmaktan kaçınan McCartney, buna ek olarak veganlığa dikkat çekmek istiyor.Annesi Linda McCartney'den ilham alan ünlü tasarımcı ''İnsanları veganlığa yönlendirmek istiyorsak önce onları eğitmeliyiz'' dedi. McCartney, eğitim ve doğru bilgilendirme ile veganlığın daha çekici bir hale getirebileceğine inanıyor.

4b6ea5eac4f5456faa37f4d8b330a49b

23 Kasım 2019 Cumartesi

Tırnak eti soyulması nasıl önlenir?

Ellerimiz ve tırnaklarımız dış etmenlere çok açık halde. Tırnak etrafındaki deri de pek ince olduğundan kolayca soyulabiliyor ve hatta kanayabiliyor. Stres zamanlarında tırnak eti yeme gibi bir alışkanlığınız da varsa elleriniz pek hoş görünmeyecektir. Tırnak eti soyulması nasıl önlenir bir kaç öneri araştırdım.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameEnza HomeEnza Koltuk Takımları %50'ye varan indirimlerle!Enza HomeTrendyolÇorap Modellerinde İndirim!TrendyolTaboola'danTaboola'dan d12a8b94d6174ed9930526d38ba0b2b6