28 Ocak 2020 Salı

Mikroplarınıza iyi bakın!

Biz mikropları hep kötü şeyler zannettik. Meğer yanılmışız.



Biz mikropları hep kötü şeyler zannettik. Meğer yanılmışız.
Amerikalı bir çocuk nöroloji uzmanı olan Dr. Maya Shetreat- Klein'ın yazdığı bir kitap var elimde. (The Dirt Cure) Klein kitabında bağırsak sağlığı ve sinir sistemi ilişkisini detaylı bir şekilde ele alıyor. Bu kitaptan birçok başlık çıkacak ama şöyle başlamak istiyorum:
"Çocuğunuzun öğrenme zorluğunun, korkularının, uyku bozukluklarının sebebi bağırsağındaki bakterilere iyi bakmamanız olabilir."
Klein kitabın başında modern insanın yıllardır Pastör'e inanarak mikropların bizi hasta ettiğine, mikroplarla savaşarak hastalıktan kurtulacağımıza inandığını belirtiyor. Oysaki son yılların çalışmalarında insan vücudunun ciddi bir bölümünün mikroplardan oluştuğuna ve bu mikropların sağlığının bizim sağlığımızla doğrudan bağlantılı olduğuna kanaat getirildi. Bu durumda mikroplarımıza ve onları yaşattığımız çevreye iyi bakmak bağışıklık sistemimizi iyileştirebilir. İyi bakmak derken de en başta doğru beslenme geliyor. Klein diyor ki: "Önce yediklerini düzelt. Bu bağırsağını, bağırsağın da beynini iyileştirecek."

Mikrobiyota ve Epigenetik kelimelerini bir kenara not edin
Mikrobiyota, epigenetik ve bunları bire bir etkileyen beslenme konuları önümüzdeki on yıllarda bilim insanlarından başlayarak hepimizi epeyce ilgilendirecek 3 ana başlık. Mikrobiyata çoğunluğu bağırsaklarımızda yaşayan sindirime, hormonlara, sinir sistemine ve aslında iç içe geçik olan fakat Batı tıbbınca hepsi ayrı bir uzmanlık konusu olarak incelenen organ sistemlerimizde yaşayan mikroplara verilen isim.
 
 
Mikrop kolonimizin dengesini neler bozuyor?
Klein'ın kitabında mikrobiyotayı tehdit eden ve yapısını bozarak bizi hastalıklara daha yatkın hale getiren etmenler arasında şunlar sıralanmış:

Antibiyotikler: Bu etkili ilaçlar bağırsak florasında iyi ya da kötü bakteri ayırt etmeden ne varsa öldürüyorlar. Bazı durumlarda hayat kurtarmaya yarasalar da fazla kullanımı halinde bağırsaklara zarar veriyorlar.

Toksinler: Gıdalarımızdaki zirai atıklar, katkı maddeleri, boya maddeleri, içme suyundaki ve topraktaki ağır metaller, hava kirliliği gibi bazı etkenler vücudumuzda kalıntı bırakarak bağırsak florasını tahrip ediyor. Bu kalıntılar sadece sindirim değil aynı zamanda sinir sistemsel ve davranışsal bozukluklara da yol açabiliyor. Hiperaktivite ve dikkat bozukluğu, otizm, algılama bozuklukları, disleksi gibi rahatsızlıklar bunlardan bazıları.
 

 
Sezaryen ve mama ile besleme:
Her ikisi de belirli koşullarda yaşam kurtarıcı olsa da bu koşullarda ilk çocukluğunu geçirenlerin ileriki yaşlardaki sağlığında belirleyici olabiliyor. Bebek anne karnında steril bir ortamda gelişir ve ilk mikropları dünyaya gelirken annenin doğum kanalından, vajinasından, derisinden, memesinden ve soluduğu havadan alır. Vajinal yoldan doğmayan çocukların bağırsakları, normal yolla doğmayanlara göre farklı bakterilerle tanışıyor. Aynı zamanda bir operasyon olan sezaryenin yapısı gereği, çocuk hayata göbek bağından kendi sistemine geçen anitibiyotiklerle tanışarak başlıyor. Anne sütüyle beslenen çocuklar anne sütünden geçen bifidobacter-longus adında bir prebiyotik bakteri alıyorlar. Bu da onların gelecekteki sağlığına olumlu etki ediyor. Anne sütüyle beslenemeyen çocuklarda alerjiler, astım, tip 2 diyabet, obezite, çölyak gibi hastalıklara oransal olarak daha sık rastlanıyor. Anne sütü aynı zamanda Mikro- RNA denen ve bağışıklık sistemini kurmaya yarayan etmenleri çocuğa taşıyor.

Anne babanın bağırsak sağlığı:
İlginç bir şekilde bağırsak sağlığımız biraz da anne-babamızın bağırsak sağlığından etkileniyor. Anne ya da babada sürekli sindirim problemleri, mide yanması, reflü, gaz, kabızlık, ishal, gıdalara karşı hassasiyet ya da alerjiler varsa veya aşırı derecede antibiyotiğe maruz kalarak bağırsak floralarını bozdularsa, bu genler vasıtasıyla çocuklarına da aktarılıyor. Devamı haftaya…

Yazı: Damla Çeliktaban



68946289ab274ffca179d0604c4b557d

Gözleri büyük gösteren makyaj önerisi

Gözlerinizi olduğundan daha büyük gösterecek makyaj hileleri var... Adım adım takip edin doğru makyajın sırlarını öğrenin!

Alt göz kapaklarınızın iç kısmına göz kalemi sürmek, her daim gözlerin daha yorgun ve küçük gözükmesine yol açar. Koyu renk göz kalemi kullandığınızda bu durumu vurgularsınız. Bundan kaçının.


Ten renginize uygun göz altı kapatıcısını uyguladıktan sonra bir fırça yardımıyla kaş altlarına oval bir şekilde aydınlatıcı far uygulayın.


Aynı işlemi gözaltı kenarlarına uygulayın. Fakat burada dikkat etmeniz gereken önemli bir detay var. Farı çok yoğun bir şekilde uygulamamalısınız. Hafif dokunuşlarla gözaltınızı aydınlatmanız yeterli.


Göz kapaklarınızın altına açık renkli aydınlatıcı kalem çekin. Ancak kalemi çok yoğun bir şekilde uygulamaktan kaçınmalısınız.


Son olarak kirpik ilavesi yapmak, gözleri çok daha büyük gösterecektir. Kirpik ilave etmeye ihtiyacınız yoksa rimelle kirpiklerinizi belirginleştirin. Ardından kirpik sonlarına az miktarda rimel uygulayarak daha büyük gözüken gözlere sahip olabilirsiniz.


3f9ac00ee7714765aaaae7c8774bd839

19 Ocak 2020 Pazar

Rihanna tatilde!

Rihanna tatilini doğduğu yerde yapmayı tercih etti.



Rihanna tatilini doğduğu yerde yapmayı tercih etti.
Doğduğu ve ailesinin yaşadığı Barbados'ta tatil yapan Rihanna, sahilde paparazzilere yakalandı.
 
25 yaşındaki şarkıcıya plajda yardımcıları, menajeri ve 2 bodyguard eşlik etti. Barbadoslular ünlü şarkıcıyla fotoğraf çektirmek için yarışırken, Rihanna da hayranlarını kırmamaya çalıştı.



dd69fda93a5e4b6994ae4ec0f3e16dc6

Trend raporu: Çantama bak!

Bu çantalar "hadi alışverişe!" dedirtecek!

Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


Çanta modelleri


240fcb068ebe498e89c5496cff55b3a6

14 Ocak 2020 Salı

Doğal vanilyalı oda kokusu

Suna Dumankaya, odanızın mis gibi kokması için vanilyalı bu oda kokusunu önerdi.



Suna Dumankaya, odanızın mis gibi kokması için vanilyalı bu oda kokusunu önerdi.
Suna Dumankaya okur sorularını cevaplıyor.
 
Çok kalabalık bir aileyiz. Bayramda evim dolup taşıyor. Sürekli pişen yemeklerin evde koku yaratmaması, evimin mis gibi kokması için ne yapmalıyım?
Mine Ö./Ankara
 
Cevap
1 adet limonu küçük dilimler halinde kesin. Dilimlediğiniz limonları 1 adet çubuk vanilya, 1 adet çubuk tarçın ve 1-2 adet karanfille birlikte 1 litre suyun içine atın. Bu karışımı kısık ateşte kaynatın. Bu formülü bayram boyunca her sabah uygulayın. Böylece karışımın hoş kokusunun tüm evinize yayılmasını sağlarsınız. Bu karışımı küçük bir sprey şişesine doldurup evinizin tüm odalarına sıkabilirsiniz.



7c20d78136234fc493db179e03f8e205

Panik atak hastalık mıdır?

Gerginlik, aşırı korku hali ya da kalp çarpıntısı gibi sorunlar çağımızda Panik Atak olarak algılanıyor. Bu ifadeyle neredeyse herkesin sorunu olan panik atak aniden ve çoğu kez nedensiz yere gelen ve fiziksel belirtilerle kendini gösteren panik hali olarak tanımlanıyor.



Gerginlik, aşırı korku hali ya da kalp çarpıntısı gibi sorunlar çağımızda Panik Atak olarak algılanıyor. Bu ifadeyle neredeyse herkesin sorunu olan panik atak aniden ve çoğu kez nedensiz yere gelen ve fiziksel belirtilerle kendini gösteren panik hali olarak tanımlanıyor.
Panik atağın yanlış değerlendirildiğini ve gerçek tıbbi tanımından uzaklaşmaya başladığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Cem Hızlan, "Endişe duyarken, heyecandan kalbimiz yerinden çıkacak gibi atarken ya da korkudan titrerken 'neyin var?' sorusuna 'Panik atağım tuttu' yanıtı veriliyor. Panik atağı bir hastalık değil, refleks gibi de düşünebiliriz. Hastalık olan daha geniş bir tanı grubu olan 'Anksiyete Bozuklukları' içinde yer alan panik bozukluktur" diye konuştu.
 
Amerikan Depresyon ve Anksiyete Derneği'nin verdiği rakamlara göre, ABD'de 40 milyon panik bozukluk hastası var. Bu da ülkenin yüzde 18'lik kesimini oluşturuyor ve Türkiye nüfusunun yarıdan fazlasına denk geliyor. Türkiye'de ise her 100 kişiden 4'ünün tedavi gerektirecek düzeyde panik atak problemiyle karşı karşıya olduğu tahmin ediliyor. Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasına göre, sağlık ocaklarına başvuran hastalarda panik bozukluğu görülme sıklığı kadınlarda yüzde 0.5, erkeklerde yüzde 0.2 olarak gösteriliyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre panik bozukluk kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülüyor.
 
Vücudun alarm mekanizması bozulunca oluyor
 
Panik atağı vücutta acil durumlarda devreye giren bir alarm mekanizmasına benzeten Psikiyatri Uzmanı Dr. Cem Hızlan "Bu alarm mekanizması bozulduğunda hem fiziksel hem de mental olarak yoğun bir uyarılma sağlayarak insanı reaksiyon vermeye hazır hale getiriyor" dedi. Dr. Cem Hızlan, "Fiziksel etkiler arasında kaslarda gerilme, midenin çalışmasında yavaşlama, bulantı, kasılma, bağırsakların çalışmasında hızlanma, hava açlığı, alınan nefesin yeterli olmayışı duygusu, kalp çarpıntısı, taşikardi, tansiyonda hızlı yükselme ve düşmeler, ağız kuruluğu ve idrar yapma isteği, göz bebeklerinde büyüme, görme bozukluğu hissi, baş dönmesi, yanma, karıncalanma, uyuşma gibi deri semptomlar yer alıyor. Mental olarak ise aşırı tedirginlik hissi, çevreye karşı aşırı hassasiyet ve panik hissi gibi belirtiler veriyor" diye konuştu.
 
15-20 dakika sürüyor kalıcı bir etki bırakmıyor
 
Normal şartlarda panik atak yaklaşık 15-20 dakika sürdüğünü sonrasında ise aşırı bir yorgunluk hissi bıraktığını anlatan Dr. Hızlan, "Eğer atak devam ederken başka uyaranlar işe karışmışsa, bir kısır döngü biçiminde ataklar birbirinin arkasına eklenerek saatlerce de sürebiliyor" dedi. Panik atağın vücutta acil durumlarda devreye giren bir alarm mekanizmasının düzenini yitirmesi ve gereksiz durumlarda devreye girmesi ile oluştuğunu hatırlatan Dr. Hızlan, "Panik atak sırasında yaşanan belirtilerin doktorlar tarafından bir patolojiye bağlanamaması da bu nedenledir. O sırada gerçekten çarpıntı ya da solunum sıkıntısı vardır fakat ortada bir hastalık yoktur. Bu belirtiler organizmanın yanlış bir alarmla tetiklenmesi yüzünden ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bir sağlık tehlikesi de yaratmıyor" ifadelerini kullandı.
 

 
Panik atak değil, panik bozukluk bir hastalıktır
 
Yoğun tehlike ve tehdit içeren ani durumlarla karşılaşıldığında panik atak reaksiyonunun devreye girmesinin normal ve beklenen bir durum olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Cem Hızlan "Ancak panik bozukluk, daha geniş bir tanı grubu olan 'Anksiyete Bozuklukları' içinde yer alan bir hastalıktır. Dolayısıyla panik atağın kendisi bir hastalık değil, taşıdığımız savunma mekanizmalarının bir parçasıdır. Yani bir refleks gibi de düşünebiliriz. Anksiyete ya da kaygı da genel savunma mekanizmalarımız içinde yer alan bir durum olmakla birlikte panik ataktan farklı olarak akut krizlerle değil, uzunca bir dönemi kapsayan daha hafif semptomlar şeklinde ortaya çıkıyor" dedi.
 
Uzun süreli stres panik bozukluklarını tetikliyor
 
Panik mekanizmalarındaki bu düzensizliğin ortaya çıkmasına pek çok farklı durumun sebep olabildiğine değinen Dr. Cem Hızlan, kronik yorgunluklar, uzun süre aralıksız stres altında kalmış olma durumları, tekrarlayan travmalar yanında, kansızlık ve bazı vitamin eksiklikleri, kronik hastalıkların yıpratıcı etkileri ya da ağır bir ameliyatın yıpratıcı etkisi gibi nedenlerin bu sebepler arasında yer alabileceğini anlattı.
 
Sanılanın aksine tedavide amaç hastayı uyuşturmak değil
 
Panik bozukluk tedavisinin genel olarak antidepresan kullanımıyla yapıldığını belirten Dr. Hızlan "Tedavide amaç kişiyi uyuşturmak ya da rahatlatmak değil, aksayan tetikleme mekanizmalarının tekrar düzgün çalışmasını sağlamak. Bu nedenle kullanılan tedaviler, uyuşturucu ya da sakinleştirici özellik taşımaz ve bir düzenleyici olarak işlev görür. Ancak toplumda ilaçların uyuşukluk ve bağımlılık yapabileceği, bunamaya neden olabileceği gibi peşin fikirler yaygındır. Bu anlayış, toplumda genel olarak tedaviye direnç gösterilmesine ve sıkıntıların uzamasına yol açıyor" dedi.
 
Paniği önlemenin yolları:
 
Umutsuzluk ve karamsarlıktan uzak durun.
Düzenli ve sağlıklı beslenmeye özen gösterin. Aşırı yemekten ve uzun süreli açlıktan kaçının.
Kahve, çay, asitli, gazlı içeceklerden ve enerji içeceklerinden uzak durun.
Sağlıklı ve nitelikli uykuya özen gösterin.
Hobilerinize, keyif aldığınız aktivitelere ve sosyal-kültürel etkinliklere daha fazla zaman ayrın.
Haftada en az 3 gün ve en az 40 dakika tempolu egzersizler yapın.

 



b954744375a84fe1b39fb23dc516a6af

6 Ocak 2020 Pazartesi

Burun spreyleri bağımlılık yapar mı?

"Burun spreyleri bağımlılık yapar mı?", "Burun spreyi bağımlılığı nasıl geçer?" sorularının cevabı çoğu kişi tarafından merak ediliyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Sefa Dereköy de kış aylarında bilinçsiz burun damlası kullanımına karşı uyararak "Damar büzücü ilaçların 3-5 günden fazla kullanımı bağımlılık yapıp kalıcı doku hasarlarına yol açabilir" dedi

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Sefa Dereköy, bilinçsiz burun damlası kullanımına ilişkin uyarılarda bulundu.Dereköy, burun tıkanıklığı şikayeti için çeşitli damlalar uygulandığına dikkati çekerek "Bu amaçla serum fizyolojik dediğimiz tuzlu su ve okyanus suları da başta olmak üzere damar büzücü etkiye sahip olanlar ve alerjiye karşı kullanılan steroid içerikli burun spreyleri kullanılıyor. Bu ilaçlar basit burun damlası olarak görülmeyip mutlaka hekim tavsiyesi ile kullanılmalı. Çevremizde sağlık eğitimi almamış yakınlarımızın tavsiyesi ile veya onlara yazılmış ilaçlardan yararlanmaya çalışmak zarar verebilir" diye konuştu.


Çocuklar daha hassas oluyor

Burun içindeki dokunun kendine ait özelliği, asit düzeyi ve dengesinin bulunduğunu belirten Prof.Dr. Dereköy "Vücuda uyguladığımız her ilaç uygulaması mevcut dengeyi bozabilir. Burun damlası da burun içi dengeyi bozabilir.

Bu konuda çocuklarımız daha hassas bir gruptur. Bebek ve çocuklarımızda kullanacağımız burun damla ve spreylerinin muhakkak uzman tavsiyesi ile onaylanmış olması gerekir" ifadelerini kullandı.


3-5 günden fazla kullanılırsa...

Prof.Dr. Dereköy, bilinçsiz burun damlalarının kullanımının birçok soruna yol açabileceğine işaret ederek şöyle devam etti: "Özellikle burun içi damarlarını büzerek etki yapanların uzun süre uygulanması halinde dokuların bu ilaçlara cevabında bozulmalar meydana gelebilir. Dokular bu ilaçlara cevap veremediği gibi daha da şişer ve normalde olmadığı kadar büyür.

Bu durumda kalıcı burun tıkanıklıkları oluşabilir. Burun damlalarının hangisinin kullanılacağına, hangi süre ve doz uygulanacağına ancak hekim karar verebilir. Serum fizyolojik, okyanus suyu gibi damlalar hayatın bir parçası olmamalı. Damar büzücü ilaçların 3-5 günden fazla kullanımı ise kalıcı doku hasarlarına yol açabilir."


b652f94d97594a8987e922e44e89646c

Meme kanseriyle ilgili inanılmaması gereken 11 yanlış bilgi

Kadınlarda en sık görülen kanser tipi olan meme kanseri, erken teşhis ve doğru tedavi ile tamamen iyileşebiliyor. Meme kanseriyle ilgili halk arasında doğru bilinen yanlışlar ise teşhisi de tedaviyi de geciktiriyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç.Dr. Ömer Uslukaya'ya kulak verin

1-Mamografi kanser yapar

Yanlış. Halk arasında mamografinin kansere neden olduğu şeklinde bir inanış bulunuyor. Ancak bunun gerçekle bir ilgisi bulunmuyor. Çünkü mamografi çekiminde uygulanan radyasyon düzeyi çok düşüktür. Bununla birlikte mamaografi hastalığın teşhisi ve seyri esnasında doktora önemli bilgiler verir. Genç yaşta da istenebilir ancak memenin genç yaştaki yapısal özelliklerinden dolayı yeterli bilgi alınamayabilir.

2-Doğum yapmış kadınlarda meme kanseri olmaz

Yanlış. Doğum yapmak veya çocuğu emzirmek meme kanserine karşı riski azaltabiliyor. Ancak doğum yapmak veya emzirmek meme kanserine karşı tam bir koruma sağlamıyor.

3-Memedeki kitleden parça aldırmak (biyopsi) eğer kitle kanserse yayılmasına yol açar

Yanlış. Kitleden parça aldırmak yani biyopsi işlemi yaptırmak kanserin tanısını koymada en güvenilir yoldur. Ayrıca kanserin türü ve birtakım özellikleri hakkında doktora önemli bilgiler verir. Bu bilgiler tedavi sürecinde çok önemlidir. Biyopsi işleminin kanserin yayılmasıyla bir ilgisi bulunmaz.

4-Meme kanseri tanısı konulmuşsa tüm meme ameliyat ile alınır

Yanlış. Meme kanseri çok ileri evre değilse yani erken teşhis konulmuş ise genellikle memenin çoğunun alınmasına gerek yoktur. Günümüzde artık onkoplastik meme cerrahisi yapılmaktadır. Böylece kozmetik açıdan tatminkar sonuçlar elde ediliyor. Ayrıca memenin tümü alınsa bile hastanın kendi dokularından hazırlanan veya protezler ile hastanın memesi tekrar oluşturulabiliyor.

5- Meme kanseri ameliyatı sonrası kolumu kullanamayacağım

Yanlış. Ameliyat esnasında çeşitli yöntemlerle koltuk altındaki lenf bezlerinin çok az bir kısmı alınarak incelenir. Eğer hastalık tespit edilmez ise daha fazla lenf bezi alınmayarak kolun fonksiyonun azalması engellenir.

6-Annem meme kanseriydi bende de kitle var, kesinlikle kanserim

Yanlış. Çünkü meme kanserlerinin %80-85 genetik dışı nedenlerle olduğu tespit edilmiştir.

7-Mememde bir kitle yok ki doktora gideyim

Yanlış. Kanserde erken teşhis çok önemlidir. Memedeki kitle, elle fark edilecek boyuta gelmeden önce mamografi ile saptanabilir. Bazen kanserin öncül lezyonları saptanarak kanser gelişmeden bile önlemler alınabilir.

8-Erkekler meme kanseri olmaz

Yanlış. Meme kanseri en fazla kadınlarda görülür ancak tüm meme kanserinin yüzde 1'lik kısmı erkeklerde görülür.

9-Mememde kitle tespit edildi kanserim

Yanlış. Memenin iyi huylu tümörleri de vardır. Hatta tespit edilen her 10 kitleden 8'i iyi huyludur. Ancak memede kitle görüldüğü anda vakit kaybetmeden genel cerrahi doktoruna başvurulmalıdır. Çünkü erken teşhis meme kanserinde önemli.

10-Meme başında akıntı var kansere yakalandım

Yanlış. Akıntı iki memeden, çok kanaldan gelmesi, süte benziyor olması meme kanseri dışındaki nedenlerle olabileceğini gösterir. Ancak kendiliğinden, tek memeden, tek kanaldan ve kanlı vasıfta akıntı geliyorsa, mutlaka akıntının nedenleri incelenmelidir. Bu özelliklerdeki akıntı, erken başlayan bir meme kanserinin belirtileri olabilir. Yani her meme başı akıntısı kanser değildir.

11-Memede tespit edilen kitle ağrısız ise kanser değildir

Yanlış. Çünkü kitlenin ağrısız olması meme kanseri ihtimalini tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Mesela meme kanserinin en hızlı ilerleyen türü olan inflamatuvar meme kanserinde ağrı çoğunlukla vardır.

5c751708f139469a99d033cb43f1f0e1

Kendall Jenner'dan güzellik ipuçları

Moda ve güzellik dünyasında adından sıkça söz ettiren Kendall Jenner doğa güzelliği ile herkesi etkiliyor. Peki bu doğal ve kusursuz güzelliğinin sırrı ne? İşte Kendall Jenner'ın güzellik sırları...

Cilt bakım rutini

Süpermodel ve cilt rahatsızlığı... Kendall Jenner'ın savaştığı en büyük cilt problemi akne oluşumları. Kendall bu sorunla savaşmak için cilt temizliğine oldukça önem gösteriyor. Makyajdan önce ve sonra cildini korumak için elinden geleni yapıyor. Ciltteki yağ oranını dengeleyici ve antibakteriyel ürünler Jenner'ın ilk tercihleri arasında.

Badem gözleri

Kendall'ın imza görüntülerinden biri ise badem gözleri! Gözleri ile dikkat çekmeyi oldukça seven Kendall, göz çevresi bakımına da oldukça özen gösteriyor. Bu bölge için bol nemlendirici özelliğe sahip ürünleri tercih ediyor. Makyajını ise genellikle buğulu bir göz makyajı ya da gözlerini daha çekik ve iri gösterecek ince bir eyeliner ile tamamlıyor.

Uyku düzeni

Kendall'ın en önem verdiği güzellik sırrı: uyku! Hem cildi hem de metabolizması için uykunun önemini her fırsatta belirtiyor. Kendall için yeterli uykuyu almak çok önemli.

Güneşten korunma kremi

Cildi yağlandırmayan güneş koruyucularını tercih ediyor. Bunun sebebi cildini güneşin zararlı ışınlarından korurken, sivilce oluşmasını da engellemek istemesi.

a8338f376510486aadb4aa028b78a8a3

Saç ekimi ile ilgili doğru bilinen yanlışlar

Saç ekimi operasyonu saç sorunu yaşayanların son yıllarda sıklıkla başvurdukları yöntemlerden. Konu ile ilgili Saç Ekim Koordinatörü Dr. Faruk Demirkol bilinmesi gerekenleri anlattı.

Saç ekimi operasyonu saç sorunu yaşayanların son yıllarda sıklıkla başvurdukları yöntemlerden. Kadınlara da erkeklere de uygulanabilen yöntemde geliştirilen yeni tekniklerle artık tamamen ağrısız ve daha doğal saçlara kavuşmak mümkün. Peki saç ekimi konusunda doğru bildiğimiz yanlışlar neler? Konu ile ilgili Saç Ekim Koordinatörü Dr. Faruk Demirkol bilinmesi gerekenleri anlattı.

Her saça saç ekimi operasyonu yapılır mı?

Her saça saç ekimi operasyonu yapılmaz. Saç ekimi operasyonu genetik olarak ileride oluşabilecek dökülmeleri engellemez. Özellikle saç kıran diye tabir ettiğimiz alopesi areata ve skarlı alopesilerde gibi rahatsızlıklarda saç ekimi operasyonu bir tedavi seçeneği değildir.

Ekilen saçlar bir daha dökülmez yaklaşımı doğru mu?

Ekilen saçlar kısa sürede dökülmez ancak yıllar içerisinde (10-20 yıl gibi) veya yaşlılığa bağlı olarak dökülerek azalabilir. Özellikle bazı kadınlarda ve erkeklerde genetik olarak dökülmeye meyilli olan saç tellerinin yıllar içerisindeki immünolojik ve fizyolojik değişimleri çok net bilinemeyebiliyor. Bu saç köklerinin nakledilesi sonucu ileriki yıllarda saçlarda azalma gözlenebilir. Bundan dolayı operasyonun tecrübeli ellerde yapılması büyük önem taşıyor.

Saç ekimi operasyonu herkeste tek seansta mükemmel sonucu verir yaklaşımı doğru mu?

Her hastada tek seansta mükemmel sonuç alma yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Saç ekimi operasyonu da kişiye özel planlanan bir işlemdir. Bazen ekim yapılacak alana yeterli greft sağlanamayabiliyor. Böyle bir durumda seansın tekrarlanması gerekebiliyor ya da ileriki yıllarda tekrar bir operasyona da ihtiyaç duyulabiliyor. Profesyonel ekip bilinci burada da önemini arttırıyor. Ehil ellerde yapılan ekim işlemleri başarı oranını arttırmaktadır.

Saç ekimi operasyonu tamamen ağrısız bir işlemdir yaklaşımı doğru bir yaklaşım mı?

Saç ekim uzmanının tecrübesi ve anestezinin doğru dozda yapılması işlemin ağrısız olması ile doğru orantılıdır. Lokal anestezi ile yapılan operasyonda ilk on dakikada kişinin ağrı eşiğine bağlı olarak ve yine kişiden kişiye değişen hafif ve geçici bir yanma hissi görülebilir. Ancak bu geçici bir durumdur.

Saç ekiminin steril olmayan koşullarda yapılması sakıncalıdır yaklaşımı doğru bir yaklaşım mı?

Saç ekimi operasyonun steril olmayan koşullarda yapılması kesinlikle çok sakıncalıdır. Bu pek çok bulaşıcı hastalık tehlikesi ile beraber enfeksiyon riskini de beraberinde getirmektedir. Bu yüzden saç ekimi operasyonunun tamamen streril ortamda, plastik cerrah, dermatoloji uzamanı ya da medikal estetik uzmanı önderliğinde uzman ekip tarafından yapılması gerekir. Bizim merkezimizde saç ekim operasyonları ameliyathane ortamında yapılmaktadır.

bbc9f6bd57864dbf916b2ddf46ddd6f5

Chanel Métiers d’art şovu geçtiğimiz gün gerçekleşti

Chanel Pre-Fall 2020 defilesi geçtiğimiz gün gerçekleşti. İşte koleksiyonun tüm detayları...

Eda Özdemir - PembeNar Özel

Dünyaca ünlü moda devi Chanel, geçtiğimiz gün Pre-Fall 2020 koleksiyonunu tanıttı. Geçtiğimiz gün Paris'teki 31 Rue Cambon'da gerçekleşen defilede koleksiyonun ilhamının Gabrielle Chanel'in özel apartmanı olduğu açıklandı.

Siyah ve beyaz

Koleksiyonda bir Chanel klasiği olarak siyah ve beyaz parçalar ön planda. Siyah ve beyaz görünümleri aksesuarlar ile renklendiren marka, klasik çizgisinden hiç vazgeçmiyor.

Parlak göz pınarları

Defilede makyaj uygulaması olarak yoğun göz makyajı tercih edildi. Göz pınarları glitter ve metalik farlar ile renklendirildi.

Somon rengine yer açın

Koleksiyonda siyah ve beyazın dışında birkaç renk daha bulunuyor. Ancak bunlar arasında siyah ve beyaz gibi ana renkler ile savaşabilecek kadar yoğunlukta kullanılmış tek bir renk var: Somon! Somon rengine öncelik verilen defilede kullanılan taç aksesuarlar ve inciler markanın ruhunu yansıtmakta oldukça başarılı oldu.

8d01a50f548e490eaf9be43dc3e7963c